İş baskısı, para endişeleri veya ilişki sıkıntısı olsun, çoğumuz yaşamımızın bir noktasında stres yaşarız. Stresin uyku problemlerine, baş ağrısına ve depresyon riskine yol açabileceği iyi bilinmektedir. Fakat bu başlıkta, stresin sağlığımıza zarar verebileceği daha şaşırtıcı bazı yollara bakıyoruz.
Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü (NIMH), stresi “herhangi bir talebe beynin tepkisi” olarak tanımlar. Başka bir deyişle, beynin belirli durumlara veya olaylara nasıl tepki verdiği stresi açıklar.
Tüm stresin olumsuz olmadığını belirtmek önemlidir. Sıkışık bir durumda olan birçoğumuz stresin bizi daha iyi performans göstermeye ittiğini bulmuş olabilir. Bu, beynin gerçek bir tehdidi tanımladığı ve kendimizi algılanan zararlardan korumamızı teşvik eden hormonları hızla salıverdiği “dövüş ya da uçuş” yanıtına düşer. Bu dövüş ya da uçuş tepkisi, sorunların ortaya çıkması karşısında aşırı tepki gösterir ve bu genellikle kendimizi sürekli tehditlere maruz kaldığımızda olur.
Stresin Şaşırtıcı Sağlık Etkileri
“Stres önemli ölçüde hastalığın neredeyse tüm büyük alanları ile ilişkilidir,” Prof. Hobfoll böyle dedi. “Stres nadiren hastalığın temel nedenidir, ancak genetik ve vücudumuzun durumuyla hastalığı hızlandıracak şekilde etkileşir.” demiştir.
Birçoğunuzun yaşayabileceği stresin daha iyi bilinen bazı etkileri arasında uyku yoksunluğu, baş ağrısı, anksiyete ve depresyon sayılabilir. Fakat giderek artan bir biçimde, araştırmacılar stresin sağlığımıza zarar verebileceği daha fazla yolu keşfediyorlar.
Kalp Sağlığı
Ocak 2015’te MNT, uzun saatler süren çalışmaların riskli alkol kullanımı ile ilişkili olduğunu bildiren bir çalışmada, araştırmacıların “alkol kullanımının çalışma baskısı ve çalışma koşullarının neden olduğu stresi azalttığı” inancında olduğunu belirtmiştir.
Bazılarımız strese tepki olarak sigara içebilirken, diğerleri fazla yemek yer, bu da obeziteye yol açabilir. Bunların hepsi, kan basıncını yükselterek ve atardamar duvarlarına zarar vererek kötü kalp sağlığına sebep olacak faktörlerdir.
Kasım 2014’te MNT tarafından bildirilen bir çalışmaya göre , stres özellikle kadınlar için kalbe giden kan akışını da azaltabilir . Araştırmacılar, koroner kalp hastalığı olan hastalarda stresli kadınların kan akışında stresli erkeklere göre üç kat daha fazla azalma olduğunu bulmuşlardır.
Stres, kalp krizi riskinin artmasıyla da ilişkilendirilmiştir. 2012 yılında The Lancet’de yayınlanan bir çalışma, iş stresinin kalp krizi riskini %23 oranında artırabildiğini buldu. Geçtiğimiz yıl şubat ayında MNT, Avustralya’daki Sydney Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı çalışmada, yoğun öfke veya endişe dönemlerinin kalp krizi riskini dokuz kattan fazla arttırabileceğini belirtti.
Şeker Hastalığı
Geçen yıl Ocak ayında JAMA Psikiyatri’nde yayınlanan bir çalışma, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) belirtileri olan kadınların bu durumu TSSB’si olmayanlara göre geliştirme olasılığının daha yüksek olduğunu buldu .
Stresin dönemleri, kandaki glikoz miktarını artırabilen hormon kortizol üretimini artırır bu da stresin neden daha yüksek diyabet riski ile bağlantılı olduğunun potansiyel bir açıklamasıdır.
Zaten diyabetli kişiler için stres, durumun kötü yönetimine yol açabilir. Stres hormonları ve artan kan şekeri seviyelerine müdahale etmenin yanı sıra, Amerikan Diyabet Derneği, diyabetli hastaların stresli hastaların kendilerine bakma olasılıklarının daha düşük olabileceğini belirtmektedir.
Alzheimer Hastalığı
Alzheimer hastalığı ABD’de 5 milyondan fazla insanı etkilemekte ve ülkede altıncı önde gelen ölüm nedenidir.
Durumun kesin nedenleri belirsizken, geçmiş çalışmalar stresin gelişmesine katkıda bulunabileceğini ileri sürmektedir.
Mart 2013’te MNT , İsveç’teki Göteborg Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, farelerin beyinlerinde yüksek seviyelerde stres hormonlarının, daha büyük miktarlarda beta-amiloid plakları ile ilişkili olduğunu bildirmiştir.
Finlandiyalı araştırmacılar tarafından 2010 yılında yayınlanan bir başka çalışmada, ya yüksek tansiyon ya da daha yüksek kortizol düzeyleri olan kadınların her iki stres belirtisidir Alzheimer gelişme olasılığının üç katından fazla olduğu, bu semptomlara sahip olmayan hastalara kıyasla daha yüksek bulunmuştur.
Son zamanlarda Amerikan Geriatrik Psikiyatri Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada, hafif bilişsel bozukluğu olan yaşlılar için kaygının Alzheimer’e doğru ilerlemeyi hızlandırabileceği bulunmuştur.
2012 yılında, İngiltere’nin Alzheimer Topluluğu, stres ile Alzheimer hastalığı arasındaki ilişki hakkında daha fazla bilgi edinmek için 3 yıllık bir projeye başladıklarını açıkladı.
İngiltere’deki Southampton Üniversitesi’nden Prof. Clive Holmes projesinin baş araştırmacısı, “Hepimiz stresli olaylardan geçiyoruz. Bunların Alzheimer gelişimi için nasıl bir risk faktörü haline gelebileceğini anlamak istiyoruz” dedi.
Doğurganlık
ABD’de 8 çiftin yaklaşık 1’inin gebe kalması veya hamileliği sürdürmesi sorunları var. Araştırmacılar stresin katkıda bulunan bir faktör olabileceğini öne sürüyorlar.
Mayıs 2014’te, doğurganlığı olumsuz yönde etkileyebilecek, erkeklerde stresin sperm kalitesini düşürdüğünü belirten Doğurganlık ve Sterilite dergisinde yayınlanan bir çalışmada bildirildi.
Bu araştırmanın arkasındaki araştırmacılar, ilk yazar olan Teresa Janevic’in, Ruttock Piscataway Kamu Sağlığı Okulu’nda yardımcı doçent olan PhD’yi de içerdiği gibi, stresin glukokortikoidlerin salımını tetikleyebileceğini hipotezler. Karbonhidratların, yağların ve proteinlerin metabolizmasını etkileyen steroid hormonlarıdır. Bu, erkeklerde testosteron seviyelerini ve sperm üretimini düşürebilir.
Janevic, “Stresin uzun süredir sağlık üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir.” “Araştırmamız erkek üreme sağlığının da sosyal çevrelerinden etkilenebileceğini gösteriyor.”demiştir.
2014 yılında Ohio State Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen bir çalışma, tükürük-alfa-amilazlarında stresle ilişkili bir enzimin yüksek düzeylerde kadınlarının, bu enzimin düşük seviyesine sahip kadınlardan %29 daha az hamile kalma olasılığının bulunduğunu ortaya koymuştur. Dahası, bu kadınlar da infertil olma olasılığının iki katından fazlaydı.
Stres Kaynaklı Sağlık Sorunlarına Karşı Nasıl Korunabilirsiniz?
Tabii ki, stresle ilişkili sağlık etkileri riskini azaltmanın en iyi yolu, stresin kendisini ele almaktır. Bunu yapabilmek için öncelikle stres belirtilerini tanımanız gerekir. Bunların her bir bireyde farklılık göstermesine rağmen, genellikle uykuda zorluk, yorgunluk, aşırı yeme ya da yetersiz beslenme ve depresyon, öfke ya da sinirlilik hissi içerir. Stresi yönetmek için daha fazla sigara içmeniz ve hatta bazı kişiler uyuşturucu bağımlılığı ile meşgul olabilir.
NIMH’e göre, stresin üstesinden gelmenin en iyi yollarından biri, arkadaş, aile ya da dini örgütler olsun başkalarından destek almaktır. Eğer birey stresle baş edemediğini hissediyorsa, intihar düşünceleri yaşıyorsa ya da stresi yönetmek için uyuşturucu ya da alkol kullanımıyla uğraşıyorsa, kuruluş nitelikli bir ruh sağlığı sağlayıcısından yardım alması önerilir.
Egzersiz stres için de etkili bir yardımcı olabilir. Mayo Kliniği, fiziksel aktivitenin, beyinde endorfin adı verilen “iyi hissetmiş” nörotransmitterlerin üretimini artırdığını açıklar. Egzersiz ayrıca düşük uyku depresyonu ve düşük depresyon belirtileri ile ilişkilendirilmiştir.
AHA , stresle başa çıkmaya yardımcı olmak için başka yollar sunar :
- Olumlu konuşma: Olumsuz düşünceleri olumlu olanlara dönüştürün. “Bunu yapamam” demek yerine, “Yapabileceğim en iyisini yapacağım” deyin. Olumsuz konuşma, stres seviyelerini arttırır.
- Acil durum stres durdurucuları: Stresli hissetmeye başlarsanız, konuşmadan önce 10’a kadar sayın, birkaç derin nefes alın ya da yürüyüşe çıkın
- Zevk verecek aktiviteler bulmak: Keyif aldığınız aktivitelere katılmak, stresi kesmek için harika bir yoldur. Bir hobi edin, bir film izleyin ya da arkadaşlarınızla bir yemek yiyin.
- Günlük rahatlama: Bazı rahatlama teknikleriyle meşgul olun. Meditasyon, yoga ve tai chi’nin stres seviyelerini düşürdüğü görülmüştür.
Kaynak: https://www.medicalnewstoday.com/articles/289969.php?sr