Balların oluşumu, bitkilerde bulunmakta olan nektar özlerinin ve ya canlı tarafların salgılarının ve ya canlı tarafların üzerinde beslenen bazı böceklerinin salgıları, bal arıları tarafınca toplanarak, kendilerine özgü özellikli maddelerle karıştırarak, dehidre edilerek, olgunlaşması adına peteğe bırakılan, tamamen doğal tatlı bir maddesidir. Arıların faydalandığı bitki kaynaklarına göre bal, salgı balı ve çiçek balı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Balların kimyasal kompozisyonu bitki kaynaklarına bağlıdır ve bu sebeple nektar ve salgı ballarının içerikleri birbirlerinden farklıdır.
Çiçek Balı
Çiçek balları, bal arılarının bitkilerin çiçeklerinde bulunmakta olan nektaryumlardan toplamış olduğu nektarın, vücutlarındaki bezlerden salgılanan maddeler ile karıştırıp zenginleştirmesi ve daha sonrasında peteklerde olgunlaştırması sonucunda elde edilmektedir. Nektarlar bal arılarının karbonhidrat ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Bal arıları nektarı dilleri ile toplayıp bal mideleri ile kovana taşıyıp petek gözlerine depola maktadırlar.
Nektarlar, bazı eğrelti otları, gymnospermler de ve çok sayıda angiosperm de özelleşmiş olan salgı bezleri nektaryumlar tarafından salgılanır. Nektaryumlar bitkilerde bulunduğu konum itibariyle floral ve ekstra floral olmak üzere 2 çeşide ayrılmıştır. Angiospermlerin floral nektaryumları, çiçeklerin iç bazalin kısmının hemen yanında bulunmaktadır ve de genellikle yalnızca floem ile bağlantılıdırlar. Türkiye de üretilmekte olan balların çok büyük bir kısmı çiçek kaynaklı ballardan oluşmaktadır. Bu çiçek kaynaklı ballar, mineral madde, düşük kül, sukroz ve yüksek oranda invert şekerler içermektedir.
Çiçek balının faydaları
Kanser: Avustralya ve Japonya’da yapılan bir araştırma neticesinde, kemik ve mide kanserleri üzerinde olumlu etkileri olduğu saptanmıştır. Hastalar günde 1 kaşık bal ve 1 kaşık tarçını 1 ay boyunca günde 3 defa almaları fayda sağlayacaktır.
Kalp hastalığı: Tarçın ve balı karışım yaparak her sabah kahvaltısında alınması arterlerdeki kolesterolleri eritip hastaları kalp krizine karşı korumaktadır. Bu karışımı düzenli bir şekilde yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkıp kalp atışları daha da kuvvetlenecektir.
Kısırlık: Çin, Japon ve uzak doğu ülkelerinde, hamile kalamayan ve uterusunu güçlendirmek isteyen kadınlar yüz yıllardır toz tarçınla bal kullanırlar.
Sivilceler ve deri: 3 birim bal, 1 birim tarçınla krem yapılır. Bu krem uykudan hemen önce sivilce bölgesinin üzerine sürülür. Sabah kalkıldığında ılık suyla yıkanır. Eğer 2 hafta boyunca her gün uygulanması durumunda sivilceler kökünden çıkar.
Geç yaşlanmak: Tarçın ve bal ile beraber hazırlanmış olan çaylar, düzenli olarak tüketildiğinde yaşlılık harabiyetini önlemektedir. 4 kaşık bal, 1 kaşık toz tarçın, 3 bardak su içinde kaynatılıp bir içecek hazırlanılır. Günde 3 defa bir bardağın dörtte biri kadar içilir. Deriyi oldukça diri, taze ve yumuşak tutmakla birlikte yıpranmasını önler.
Zayıflayarak fit bir vücuda sahip olmak: Bir bardak suyun içerisine eşit miktarlarda tarçın ve bal konularak kaynatılır. Her sabah kahvaltıdan 30 dakika önce aç karnına ve de yatmadan önce içilmesi gerekir. Düzenli olarak içilirse kilo vermenizi sağlar.
Kolesterol: İki tatlı kaşığı bal, üç tatlı kaşığı toz şeklindeki tarçın, 450 gram demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kandaki kolesterol seviyesi 2 saat içinde %10 oranında düşmektedir.
İdrar yolları enfeksiyonları, bağışıklık sistemi: Her gün düzenli olarak kullanılan tarçın ve bal bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekte ve vücudunuzu bakteri, virüs saldırılarına karşı korumaktadır. Yapılan araştırmalara göre bal, çok sayıda vitamin ve de aynı zamanda büyük oranda demir içermektedir. Balın düzenli bir şekilde kullanılması, akyuvarların içindeki bakteriler ve virüsler ile savaşan, korpuskülleri de kuvvetlendirmektedir.
Artrit: Kopenhag Üniversitesi tarafından yapılmış olan bir araştırmaya göre; kahvaltıdan hemen önce 1 yemek kaşığı bal ve yarım çay kaşığı toz tarçını alan 200 hastadan 73’ü 1 hafta içinde şifa bulmuşlardır. Geri kalan yürüyemeyen ve de aynı zamanda hareket dahi edemeyen hastalar da 1 ay içinde şifa bulmuşlardır.